Diyabet İle Sağlıklı Yaşam

Diyabet İle Sağlıklı Yaşam

Diyabetin tanı ve tedavi sürecinin iyi yönetilmesi şüphesiz yaşam kalitesini ve insan sağlığını yakından etkilemekte ve ancak düzenli takip ve uygun tedavilerin belirlenmesi ile mümkün olmaktadır.

 

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, 2017 yılında dünyada 425 milyon diyabetli yetişkin var. Bu rakamın, 2040 yılında 640 milyonu bulacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde 8 milyondan fazla erişkin diyabetik, bir o kadarı da diyabet açısından risk grubundadır,  20 bin kadar çocukta da diyabet mevcuttur. En sıklıkla diyabet görülen bölge Doğu Anadolu Bölgesi, en az diyabet görülen bölge ise Karadeniz Bölgesi’dir.

 

DAHİLİYE (İÇ HASTALIKLARI) KLİNİĞİ

Tip 2 diyabet gelişimi ve kontrolünde diyet çok önemli bir faktör olup özellikle doğru beslenme alışkanlıkları ile komplikasyon gelişimi önlenebilmektedir.

 

  • Tip 1 diyabeti önleme çalışmaları başarılı olmazken obeziteyle mücadele,

  • Tip 2 diyabetin gelişiminde belirgin rol oynamaktadır.

 

Bu açıdan bakıldığında özellikle risk grubundaki ailelerin yaşam tarzı değişikliği çok önemli görünmektedir.Doğru diyet ve düzenli egzersiz ile ömür boyu sürecek bir hastalığın ortaya çıkmaması veya ortaya çıkan hastalığın komplikasyonlarından korunmak umut vericidir. Bu nedenle lifli, glisemik indeksi düşük besinleri, tam tahılları, özellikle beyaz et tüketimini desteklemekteyiz.

 

Sık ve az öğünler tüketmek, öğünlerde karbonhidrat protein oranını tutturmak da hem diyabet gelişimi hem de kilo kontrolü açısından önemlidir. Düzenli egzersiz yapmak da diyabet gelişimi ve kontrolünün yanında kardiyovasküler riski belirgin oranda azaltmaktadır.

 

Diyabet için en önemli noktalardan biri, diyabetiklerin yaklaşık yarısının hastalığından haberdar olmamasıdır. Bu nedenle ağız kuruluğu, çok su içme, sık idrara çıkma, gece idrara çıkma ve kilo kaybı, kronik halsizlik ve sık enfeksiyon hastalığı geçirme gibi belirtilerde ilk etapta şüphelenmek çok önemlidir. Doğru tanı sonrası kişinin ek hastalığı olup olmadığını araştırmak, doğru beslenme ve egzersiz programı ile hastalığın evresine göre ilaç tedavisi düzenlemek gereklidir.

 

Amaç yüksek kan şekerinin organ hasarı yapmasını ve uzun vadede çıkabilecek diğer sağlık sorunlarını önleme, diyabete bağlı ortaya çıkmış ek sorun varsa ilerlemesini durdurmak ve/ veya geri dönüşünü sağlamaktır.

 

Diyabet iyi takip ve tedavisi sağlanmadığında vücuttaki tüm organlarda, özellikle de kalp, gözler ve böbreklerde hasara yol açabilmektedir,  hastaların ek hastalıkları ve sağlık sorunları gelişmektedir. Bu açıdan diyabet tanısı sonrası doğru tedavinin başlaması çok önemlidir. Diyabet tedavisinde ağızdan alınan şeker ilaçları ve insülinden yararlanmaktayız.

 

Her hastanın diyeti, egzersiz programı ve tedavisi kendine özel olup, halk arasında yaygın olan insülin tedavisinin zararlı olduğu ve bağımlılık yaptığı düşüncesi yanlıştır. İnsülin tedavisi, çoğu zaman hızlı kan şekeri kontrolü sağlaması ile uzun dönem sürecek şeker yüksekliğinin organ hasarına yol açmasının önüne geçmektedir. İnsülin, tedavisi ile hedef değerlere ulaştıkça azaltılabilir, kesilebilir, ağız yoluyla alınan ilaçlara geçilebilir.

Diyabetik hastanın takibinde hekimin öngördüğü şekilde diyet ve egzersiz ile desteklenen ilaç tedavisinin yanı sıra evde kan şekeri takibi, göz (diyabetik retinopati), kalp (kardiyak fonksiyonlar, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, eşlik eden hipertansiyon), böbrek (mikroalbuminüri, böbrek fonksiyon testleri)  ve nörolojik (diyabetik nöropati) açıdan takiplerin yapılması, ayak sağlığı açısından uyanık olunması gereklidir. Ayrıca diyabetik hastaların enfeksiyona daha yatkın olması nedeniyle yılda bir grip aşısı yaptırması önerilmektedir. Hastanın kendi kan şekeri takibi ile diyabet sürecinin iyi seyrettiğini düşünmesi büyük bir yanılgıdır.

 

Diyabette esas olan hastanın bir klinisyen tarafından takip edilmesi ve kontrollerinin düzenli olarak yapılmasıdır. Bu süreçte kişinin beslenme düzenini ve egzersiz programını günlük yaşantısının bir parçası haline getirmesi, tedavi başarısı açısından çok önemlidir.
 

Kan Hastalıkları (Hematoloji)

Hematoloji, anemi (kansızlık), kanamalar, lösemi (kan kanseri, akut ve kronik lösemi), multipl miyelom ile benzeri rahatsızlıklar başta olmak üzere; kemik iliği, lenf sistemi ve kan ile ilgili hastalıkları inceleyen bilim dalıdır.

Demir Eksikliği Anemisi: Halsizlik, yorgunluk, saç dökülmesi, tırnakta kırılma, okul çocuklarında dikkat eksikliği ve iştahsızlık en önemli belirtisidir. Çocuklarda hızlı büyüme, kadınlarda adet kanamasının fazla olması, hamilelik, erkeklerde mide bağırsak hastalıklarına bağlı gelişir. Alerji riski olduğu için hastane şartlarında doktor gözetiminde verilmesi uygundur.

B12 Eksikliği: Halsizlik, yorgunluk, unutkanlık, el ve ayakta uyuşma en önemli belirtisidir. Vejetaryenlerde, mide rahatsızlığı olanlarda ve bazı ilaçlara bağlı olarak gelişebilmektedir. Hastalığın altında yatan neden bulunduktan sonra tedavi uygulanır. Genellikle tedavi kas içine uygulama şeklinde yapılmaktadır.

Folat Eksikliği: B12 eksikliği benzeri klinik ve laboratuar bulguları vardır. Mutlaka bir nedeni vardır. Eksikliğinde anemi yanında huzursuz bacak sendromu ve hamilelerde nörol tüp defekti dediğimiz sakat doğumlara neden olabilmektedir.

Akdeniz Anemisi Taşıyıcılığı: Demir eksikliğini taklit eder. Saç dökülmesi, tırnakta kırılma vb bulgulara neden olmaz. Laboratuar bulguları da demir eksikliğine benzer. Hastaların birçoğu yanlışlıkla demir tedavisi alır ama tedaviden fayda görmezler.

Hemolitik anemiler : En önemli belirtisi halsizlik, yorgunluk, sarılık, dalak büyüklüğü ve genç yaşta safra kesesinde taşı olan hastalarda düşünülür. Bu grupta sıcak tip, soğuk tip otoimmün hemolitik anemiler, enzim eksiklikleri, herediter sferositoz, orak hücreli anemi gibi hastalıklar yer alır. 

Aplastik Anemi: Kemik iliğinde kan hücrelerinin eritrosit, lökosit ve trombosit (beyaz küre, kırmızı küre ve kan pulcuklarının) üretilememesi sonucu oluşan hastalıktır. Halsizlik, kanama, ateş en önemli belirtisidir. Teşhisi kemik iliği biyopsisi ile konulmaktadır. Tedavisinde ilaç tedavisi ve ilik nakli gerekmektedir. 

Kronik Hastalık Anemisi: Kanser, verem, romatizmal hastalıklar, böbrek hastalıkları, karaciğer hastalığı ve şeker hastalığının seyrinde görülen anemilerdir. Kansızlığın önemli bir nedenidir. Kanı çok düşük olan hastalara gözlem şeklinde veya yatarak kan transfüzyonu yapılabilmektedir.

Kanamalı Hastalıklar

Kanama diyatezi/eğilimi hastalıkları doğuştan olabileceği gibi sonradan da gelişebilmektedir. Bu hastalarda en önemli belirtiler;

  • Peteşi (toplu iğne başı şeklinde kanama)

  • Purpura (2-3 mm kanama)

  • Ekimoz (büyük morluklar)

  • Burun kanaması

  • Diş eti kanaması

  • Bayanlarda mens kanamalarının süre ve miktar olarak fazla olması (7 günden uzun,yatağa düşecek kadar kanama olması)

  • Mide, bağırsak kanaması

  • Sünnet sonrası kanamanın durmaması

  • Eklem içi kanama

  • Kas içi kanama

  • Diyabet

Diyabet, pankreas artık insülin yapamadığında veya vücut ürettiği insülini iyi kullanamadığında ortaya çıkan kronik bir hastalıktır.

İnsülin, pankreas tarafından üretilen, yediğimiz gıdalardan gelen glikozun kan akışından vücuttaki hücrelere enerji üretmek için geçmesine izin veren bir anahtar gibi davranan bir hormondur. Tüm karbonhidratlı yiyecekler kandaki glikoza bölünür. İnsülin, glukozun hücrelere girmesine yardımcı olur.

İnsülin üretememek veya etkili şekilde kullanmamak, kanda yükselmiş glikoz seviyelerine (hiperglisemi olarak bilinir) yol açar. Uzun vadede yüksek glikoz seviyeleri vücutta hasara ve çeşitli organ ve dokularda yetersizliklere yol açar.

Üç ana diyabet türü vardır:

  • Tip 1

  • Tip 2

  • Gebelik


• Tip 1 diyabet her yaşta gelişebilir, ancak en sık çocuklarda ve ergenlerde görülür. Tip 1 diyabetiniz olduğunda, vücudunuz çok az insülin üretir veya hiç insülin üretemez, bu da kan şekeri seviyesini kontrol altında tutmak için günlük insülin enjeksiyonlarına ihtiyacınız olduğu anlamına gelir.

• Tip 2 diyabet yetişkinlerde daha yaygındır ve tüm diyabet vakalarının yaklaşık % 90’ını oluşturur. Tip 2 diyabetiniz varsa, vücudunuz ürettiği insülini iyi kullanmaz. Tip 2 diyabet tedavisinin temel taşı, fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenme de dahil olmak üzere sağlıklı yaşam tarzıdır. Bununla birlikte, zamanla tip 2 diyabet hastalarının çoğu kan glikoz seviyelerini kontrol altında tutmak için oral ilaçlar ve / veya insülin kullanması gerekecektir.

• Gebelik diyabeti, hamilelik sırasında yüksek kan şekeri içeren ve hem anne hem de çocukta komplikasyonlarla ilişkili olan bir diyabet türüdür. Genellikle hamilelikten sonra kaybolur, ancak kadınlar etkilenir ve çocukları daha sonra yaşamda tip 2 diyabet gelişme riski altındadır.

Diyabet Belirtileri

Tip 1 diyabette semptomlar genellikle anidir ve hayatı tehdit edici olabilir; bu nedenle genellikle oldukça hızlı bir şekilde teşhis edilir. Tip 2 diyabette, birçok insanın hiçbir semptomu yoktur; diğer bulgular ‘yaşlanmanın’ bir parçası olarak görüldüğü fark edilmeyebilir.

Bu nedenle, belirtiler fark edildiğinde diyabetin komplikasyonları zaten mevcut olabilir.

Yaygın semptomlar şunlardır:

  • Her zamankinden daha fazla susamak

  • Çok sık idrara çıkmak

  • Yorgun ve uyuşuk hissetmek

  • Sürekli açlık hissi

  • İyileşmeyen yaralar

  • Kaşıntı, cilt enfeksiyonları

  • Bulanık görme

  • Açıklanamayan kilo kaybı (tip 1)

  • Yavaş yavaş ağırlık koyarak (tip 2)

  • Ruh hali dengesizlikleri

  • Baş ağrısı

  • Baş dönmesi

  • Bacaklarda ve elllerde ağrı ve karıncalanma

  • Tedavi

Ne tür bir diyabetinizin olduğuna bağlı olarak, kan şekeri izleme, insülin ve oral ilaçlar tedavide rol oynayabilir. Sağlıklı beslenme, kilo kontrolü ve düzenli aktiviteye katılmak da diyabetin tedavisinde önemli faktörlerdir.

Diyabet yönetiminin önemli bir parçası; genel sağlığınız kadar, sağlıklı bir beslenme ve egzersiz planı ile kilonuzu korumaktır:

Sağlıklı beslenme: Popüler algıların aksine, spesifik bir diyabet diyeti yoktur. Diyetinizi daha fazla meyve, sebze, yağsız protein ve kepekli tahıllara (besin ve lif bakımından yüksek, yağ ve kalorinin düşük olduğu) ve doymuş yağları, rafine karbonhidratları ve tatlıları azaltmaya odaklanmanız gerekir.

Ancak ne ve ne kadar yemeniz gerektiğini anlamak zor olabilir. Bir diyetisyen, sağlık durumunuza, beslenme tercihlerinize ve yaşam tarzınıza uygun bir beslenme planı oluşturmanıza yardımcı olabilir.

Fiziksel aktivite: Herkesin düzenli egzersiz yapması gerekir ve diyabet hastaları bu bir istisna değildir. Egzersiz, şekeri enerji olarak kullanıldığı hücrelere taşıyarak kan şekeri seviyenizi düşürür. Egzersiz aynı zamanda insüline duyarlılığınızı artırır, bu da vücudunuzun hücrelerinize şeker taşımak için daha az insüline ihtiyaç duyduğu anlamına gelir.

Yapacağınız egzersizler için uzman bir doktora danışın. Ardından, yürüyüş, yüzme veya bisiklete binmek gibi hoşunuza giden aktiviteleri seçin. En önemlisi de fiziksel aktiviteyi günlük yaşantınızın bir parçası haline getirmektir.

Haftada 3-4 kez en az 30 dakika veya daha fazla egzersiz yapmayı hedefleyin. Egzersiz araları günde üç defa 10 dakika kadar olabilir. Uzun süre egzersiz yapmadıysanız, yavaş yavaş başlayın.

Kan şekerini izlemek

Tedavi planınıza bağlı olarak, insülin kullanıyorsanız kan şekerinizi günde dört kez veya daha sık kontrol edebilir ve kaydedebilirsiniz. Dikkatli izleme, kan şekeri seviyesinin hedef aralığınızda kaldığından emin olmanın tek yoludur. İnsülin kullanmayan tip 2 diyabet hastaları genellikle kan şekerlerini çok daha az kontrol ederler.

Dikkatli bir yönetimle bile, kan şekeri seviyeleri bazen tahmin edilemez şekilde değişebilir. Kan şekeri seviyenizin gıda, fiziksel aktivite, ilaçlar, hastalık, alkol, stres ve kadınlar için hormon seviyelerinde dalgalanmalara karşı nasıl değiştiğini doktorunuzla birlikte çalışarak öğreneceksiniz.

Gebelik Diyabet Tedavisi

Kan şekeri seviyenizi kontrol etmek bebeğinizi sağlıklı tutmak ve doğum sırasındaki komplikasyonlardan korunmak için esastır. Sağlıklı bir beslenme ve egzersiz yapmanın yanı sıra, tedavi planınız kan şekerinizi izlemeyi ve bazı durumlarda insülin veya oral ilaçlar kullanmayı içerebilir.

Doktorunuz ayrıca doğum sırasında kan şekeri seviyenizi izler. Kan şekeri yükselirse, bebeğiniz doğumdan hemen sonra kan şekeri düşüklüğüne yol açabilecek yüksek insülin salgılayabilir

Diyabetin tanı ve tedavi sürecinin iyi yönetilmesi şüphesiz yaşam kalitesini ve insan sağlığını yakından 

EKOL TIP MERKEZİ

Bahçelerarası Mahallesi, Mithatpaşa Caddesi, No: 24/A, AGORA AVM Yanı, Balçova / İzmir

BİZİ ARAYIN

+90 (232) 259 44 44

BİZE YAZIN

[email protected]

ÇALIŞMA SAATLERİMİZ

Çağrı Merkezimize 7 Gün 24 Saat Ulaşabilirsiniz

ANLAŞMALI KURUMLAR

Acıbadem
Allianz
Anadolu
Axa
CGM
Halkbank
İş Bankası
Katılım Emeklilik
PTT
Sompo Japan Sigorta
Türkiye Sigorta
Vakıfbank
Yapı Kredi

Bilgi ve Randevu için numaranızı bırakın.. Sizi Arayalım!

HEMEN ARA
WHATSAPP'DAN YAZ